1 Mart 2011 Salı

vapur keyiftir :)


Uzun zamandır vapura binmiyorum, havalar soğuk, dayım da bizde olunca otobüs daha çok işime geliyor. Otobüse bindikten bi süre sonra, kafamdaki belli bir mesafeyi geçince, hemen uyuyorum. Köprüyü geçene kadar da devam ediyor bu uyku keyfim :)

Ama bugün otobüsü kaçırdım :))) Haliyle, istikamet iskele J
  
Erkenden gittim, hava o kadar soğuktu ki uzun zamandır bu kadar üşümemiştim. Diğer taraftan da uyku bastırdıkça ah şimdi otobüste olmak vardı diye içimden geçirmedim değil; çünkü otobüse binebilseydim o an uyuyor olacaktım J

Ama ben bu keyfi vapura taşıdım... Hatta belki de arada bir otobüsü kaçırmalıyım diye geçirdim içimden ;)

Vapura biner binmez çıktım yukarı, hemen bi köşeye yerleştim şapkamı taktım, gözlerimi kapadım. Uyumuşum bi 15 dk… Cidden uyumuşum. Yanımda oturan kadınların kahkahalarına uyandım J normalde sinir olurdum bu duruma ama bu kez olmadım hatta hoşuma gitti… Vapur çok kalabalıktı. Tam blogumun misyonuna uygun ;)
Yanımdaki kadına baktım, güzel sarışın bir kadındı çantasından Mario Levi’nin kitabını çıkarınca, tüm merakımla o tarafa yöneldim. Sarışın kadın kitaptan çok hoşlanmış, arkadaşına anlatıp durdu, yazarın dilini çok beğenmiş, e gayet normal değil mi? Ben hala okuyamadığım için üzgünüm L
Merak edenler için işte burada kendisi J

Bugün martın ilk günü, içerisi sıcak, dışarısı soğuktu ve deniz içimi huzurla doldurdu…

İçimde dolaşan günün şarkısı candan erçetin/ unutursun ....
Güzel bir ay geçirmek dileğiyle...

BLOGUMA DOKUNMA!

Ben, ha yazdım ha yazacağım, ha başladım ha başlaycağım, yok henüz tasarım yapmadık, yok ilk konum hangisi olmalı diye düşünmekle vakit harcarken çıkan haber; Blogların kapatılma kararı!
Bu haber beni gerçekten şaşırttı. Bir sürü insan için hazine değerinde olan bir sitenin kolay kolay kapatılabileceğine inanmıyorum. Anılar var, geçmiş var, saymakla bitmeyecek faydalı bilgiler var hem nice dostlukların temeli atılmış bu bloglarda... Gel de kapat şimdi. Ne kadar adil?
Ben de tam "Geçmişimi kendime hediye etmeliyim" hevesiyle ufak ufak bu işe girişmeye başlamışken bu kararı alanlara sesleniyorum: BLOGUMA DOKUNMA! ANILARA, DOSTLUKLARA, EMEKLERE DOKUNMA!!!

10 Şubat 2011 Perşembe

Mimlendim, mimlendim!

Beni mimleyen Tibetin annesi :)

Gel gelelim beni tam kalbimden vurdu çünkü konumuz;
“Hangi çizgi film karakteri olmak istersiniz?”

Her gününü hayaller kurarak geçiren bir çocuk olarak ben, sanıyorum ki hemen hemen bütün çizgi film kahramanlarının yerine koymuşumdur kendimi…
Ama postu baymamak adına sınırlayarak başlıyorum saymaya :)




Gölgelerin gücü adınaaa ben She-ra’yım :)

She-ra’nın hem güzel hem güçlü hem de cesur bir prenses oluşu beni hep etkilediği için
herhalde, kendimi onun yerine az koymamışımdır :)







 Beverly Hills /Larke

Havuzlu arabalarda, güzellik merkezlerinde, kulüplerde geçen 90lı yılların en popüler çizgi filmi benim hayallerimde de büyük bir yer kaplıyordu tabiii :) çizgi filmin en güzel kızı Larke hayallerimdeki kız tipiydi… uzun sarı saçlar, renkli gözler bi de pofidik beyaz bir kedisi vardı diye hatırlıyorum…
Keşke onların yerinde olsam diye düşünürdüm, hala da düşünebilirim aslında ;p



Jetgiller

Bu çizgi filmi acayip keyif alarak izlediğimi hatırlıyorum. Tüm çizgi filmlerden farklıydı… Kendimi judinin yerine koyardım. İtiraf ediyorum her şeyin düğmelerle hallolduğu “pratik” bi hayat tam bana gore, yanlış anlaşılmasın pratik dedim tembel değil :))

Heidi

Ilk başlarda onun için çok üzülmüştüm, küçücük kız ne yapacaktı Alplerde bi başına… Ama sonra içimi o kadar sıcak bi his kapladı ki bu çizgi filmle… Dedesinin Heidi’ye hazırladığı o tereyağlı ekmeklerden canımın istediğini hatırlıyorum :) bir de anım var bu çizgi filmle ilgili bir gün gözümü açar açmaz kendimi tv’nin karşısına atmış Heidi’yi izliyordum. Kar yağmıştı çizgi filmde ve o an nasıl orda olmak istediğimi anlatamam keşke burda da her yer bembeyaz olsaydı dedim ve pencereye gittiğimde dışarının nasıl olduğunu tahmin edebilirsiniz :)

Taş Devri

Ve son olarak Taş Devri… Aslına bu çizgi filmde yerinde olmak istediğim herhangi biri yok. Sanırım Çakmaktaşlar’la Moloztaşlar’ın arkadaşlık ilişkileri, bunu izlerken annemin hep yanımda oluşu hoşuma gidiyordu. Bir de genel olarak o dönemi yaşamak istiyordum galiba… 
Aynı anda hem uzay çağı-Jetgiller’le olmak hem de taş devrini yaşamak istemem zıtlıklarla dolu bir çocuk olduğumun göstergesi mi acaba ;) 




Ben de bu güzel ve ilk mimi Yaz'ın güzel annesi Deniz'e, Güzel gelin Gelincik'e ve okumaya doyamadığım yazıların sahibi sevgili Zero'ya gönderiyorum...